30 Kasım 2016 Çarşamba

4 Kapı 40 Makam Nedir?

Hoca Ahmet Yesevi tarafından dile getirilmiştir. Aleviliğin temel öğretisidir ve tüm makamların sonunda İnsan-ı Kamil diye isimlendirilen en üst mertebeye çıkılmaktadır. Bu da insanın özündeki Hakk'la Hakk olma düsturuna karşılık gelmektedir. Peki 4 Kapı 40 Makam isimleri nelerdir ve neleri içerir?



  1. Şeriat Kapısı
  2. Tarikat Kapısı
  3. Marifet Kapısı
  4. Hakikat Kapısı

Şeriat Kapısının makamları
  • İman etmek,
  • İlim ögrenmek,
  • İbadet etmek,
  • Haramdan uzaklaşmak,
  • Ailesine faydalı olmak,
  • Çevreye zarar vermemek,
  • Peygamberin emirlerine uymak,
  • Şefkatli olmak,
  • Temiz olmak,
  • Yaramaz işlerden sakınmak.
Tarikât Kapısının makamları
  • Tövbe etmek,
  • Mürşidin ögütlerine uymak,
  • Temiz giyinmek,
  • İyilik yolunda savaşmak,
  • Hizmet etmeyi sevmek,
  • Haksızlıktan korkmak,
  • Ümitsizliğe düşmemek,
  • İbret almak,
  • Nimet dağıtmak,
  • Özünü fakir görmemek.
Marifet Kapısının makamları
  • Edepli olmak,
  • Bencillik, kin ve garezden uzak olmak,
  • Perhizkarlık, (aşırı istekleri sınırlamak )
  • Sabır ve kanaat,
  • Haya,
  • Cömertlik,
  • İlim,
  • Hoşgörü,
  • Özünü bilmek ve
  • Ariflik.
Hakikât Kapısının makamları
  • Alçak gönüllü olmak,
  • Kimsenin ayıbını görmemek,
  • Yapabileceğin hiçbir iyiliği esirgememek,
  • Allah’ın her yarattığını sevmek,
  • Tüm insanlari bir görmek,
  • Birliğe yönelmek ve yöneltmek,
  • Gerceği gizlememek,
  • Manayı bilmek,
  • Tanrısal sırrı öğrenmek ve
  • Tanrısal varlığa ulaşmak (Vahdet-i Vücud)

5 Şubat 2009 Perşembe

12 İmamların İsimleri



1.Hz. Ali


2.Hz. Hasan


3.Hz. Hüseyin


4.Hz. Zeynel Abidin


5.Hz. Muhammed Bakır


6.Hz. Cafer'i Sadık


7.Hz. Musa Kazım


8.Hz. Ali Rıza


9.Hz. Muhammed Taki


10.Hz. Ali Naki


11.Hz. Hasan Askeri


12.Hz.Muhammed Mehdi

26 Ocak 2008 Cumartesi

Semahın Tarihi Kökeni



Semahın Tarihi Kökeni

Alevilik ve Bektaşilik’teki semah ile Mevlevilerde gördüğümüz sema ayinleri Antikçağ’dan çıkıp gelen dinsel tören ve şölenlerin bir devamıdır. En eski dans figürlerine Çatalhöyük’te rastlandı. 1956 yılında James Mellaart’ın keşfettiği bu site Neolitik çağa ait bilgileri bizlere ulaştırdı.Çatalhöyük İ.Ö. 6500 ile 5000Yıllarına tarihleniyor. İşte bu yerleşim merkezinde ele geçen frekslerin birisinde kimi figürlerin dans eden biçimde olması dikkati çekti. Meallaart bu dansların av öncesi –avın bereketli sonuçlanması için-yapılan dinsel törenlerde yapıldığını söyler.

V.D. Hably de Antikçağ’la ilgili yaptığı araştırmalarda toplumsal ve büyüsel ritüeller içinde yer alan saz-söz ve oyundan oluşan bu gösterilerin sergilenmesindeki amaçları şöyle özetler: “Doğumla ilgili olanlar,genç erkek ve kızları eriştirme törenleri,evlenme,gizli inanç törenleri,savaş ve kahramanlık yüreklendirmeleri,dinsel erekler içinde Tanrı’ya,Güneş’e,Ay’a,ateşe,atalara iyi ve bol avlanmaya,şeytani,kötü ruhları ve cinleri kovmaya, cenazeleri defnetmeye yönelik gösteriler yumağı...”

Kalkolitik çağa indiğimiz zaman bu dinsel ve yaşamsal faktörlerle ilgili törenlere ait bilgileri Gudea döneminde yapılan Zagmuk törenlerinde buluyoruz. Zagmuk da Newroz gibi “Yeni Gün” anlamına geliyor ve gece ile gündüzün eşit olduğu 21 Mart’ta kutlanıyordu. Baharın başlangıcı,bolluk ile yeni yıla başlama törenleriydi yapılanlar... Danimarkalı Antikçağ tarihçisi Arthur Chirstensen’in kitabelerden ve yazılı kil tabletlerden çıkardığı sonuçlara göre bu bayramın tarihi günümüzden 4334 yıl kadar öncesine gitmekte. Bu bayramda ülkenin kralı, marduk heykelinin elini tutar. Böylece hem baş tanrıya hem de ona bağlı tanrılara saygısını bağlılığını kanıtlamış olurdu. Bu törende baş Tanrı Marduk tüm diğer tanrılara kral ve tabasına yardım etmeleri için gerekli emri verirdi. Tapınakta ve çevrede ateşler yakılır müzik eşliğinde oyunlar oynanır,şiirler okunurdu. Yine Antikçağ tarihçilerinden C.Brockelman’da baş tanrının karşısında diğer tanrıların baş eğip selam durmalarının, el bağlamalarının Yezidi Kürtler’de Melek-Tavus’a saygı olarak aynen korunduğunu açıklar. Arthur Christensen de aynı düşüncededir. İcra edilen müzikli oyunun Yezidlerde Sersal olarak adlandırılan yeni yılda uygulanış ve sergileniş biçiminin günümüzden 4334 yıl önceki törenlere tıpa tıp uyduğunu açıklarlar. Fransızca olan metinde benzerliğin ötesinde tıpa tıp aynısı olduğu şöyle ifade edilmiştir:”Chez Les Yezidis ce n’est pas seulement la sig nification mytholojique de la fete de I’anqui,est la même que celle du ZAGMUK Babylonien” anlamı şu: Yezidlerdeki yeni yıl bayramı Zagmuk bayramının mitolojik bir uzantısı olmayıp tıpa tıp aynısıdır.

Bu yazarlar Yezidlikte olduğu gibi Zerdüşt inancında da diğer tanrıların Ahura Mazda başkanlığında Newroz günü toplandıklarını açıklamaktadırlar. Vendidat’ın 2 numaralı bölümünü bu savları için kaynakça gösterirler. Yima’da bu törende hazırdır ve geleneğe göre gece ve gündüzün eşit olduğu bir bahar günü Newroz’u “gerçekleştirir” sunar.

Ancak aynı yazarlar Avesta’da bu törenin yeni yıl bayramı olarak bu isim altında sözünün edilmiş olmasını “yaratıldığı günden beri yılın ilk gününü belirlemenin büyük krallara ait olmasından kaynaklandığını öne sürerek açıklamaya çalışırlar.



Semah’ın tarihi kökenini araştırırken Hititler dönemine de eğilmek istiyorum. Boğazköy’de ele geçen bol miktardaki kil tabletlerin çözümü konumuza ışık tutacak ve aydınlatacak niteliktedir.

Biz semahı incelerken mabetlerde yapılan dinsel şölenlerin sunuluş biçimini, içeriğini, uygulanan kuralları ele alacağız. Böylece günümüze Antikçağ’dan çıkıp gelen benzerlikler zaten kendiliğinden ortaya çıkacak. Şölen ve bu şölende yapılan dans,oyun,gösteriler bunları yönetenler,şölenlerin hangi nedenle ve kimler için yapıldığı,beklenenin ne olduğu öğrenildiğinde günümüzdeki semah ve sema’nın da kökenine inmiş olacağız.

Şimdi inceleyeceğimiz Hitit Panteonuna ait dinsel törenlerin tümünün Hurri uygarlığından bu halka intikal ettiği artık kesinleşti. R.North,Robert Statlender, Doçent Dr. Ali M. Dinçol yazdıkları eserlerde bu gerçeğe değinmemişlerdir. Bize göre de Gudea döneminden aşağıya inerken İ.Ö. 2 binli yıllarda Zağros yöresinde atalarından gelen uygarlığı kendi ardılları olan Mitanniler ve Urartular aracılığıyla binli yıllara taşıtan bu halk,mabet töreleri,dans,oyun ve mitoslar açısından çok zengin bir perspektif sunmuştur. Bu şölen gelenekleri Medlere kadar uzanır gider. Hititler döneminde mabette kutlanan Kapı Yapısı Bayramı,Yenı yıl bayramı, Hışuva bayramı önemli olanlardandır. Bunların yanı sıra orak bayramı,bağbozumu bayramı,harman bayramı gibi tarımla ilgili olanlarda sayılabilir. Bayramların bir çoğu Kral yada yakını olanlardan birisinin başkanlığında kutlanır. Tapınak yönetmenliklerinde temizlikle ilgili konulara çok önem verilmiştir. Kadınlarla cinsel ilişkide bulunmak tinsel açıdan kirlenmeye yol açar. Görevliler buna çok dikkat etmek zorundadır. Kişi yada kişiler güneş doğar doğmaz yıkanmalı ve sabahleyin tanrıların kahvaltılarında hazır olmalıdırlar. Kim bir kadınla yatarsa ve amirleri onu sorguya çektiklerinde doğruyu söylemek zorundadır. O na söyleyemezse bir arkadaşına söyleyecek ve kesin olarak yıkanacaktır. Fakat kasıtlı olarak yıkanmaz ve kirli bir durumda Tanrı ya ve O na sunulan kurban ekmeklerine,içki kaplarına yaklaşırsa bunu gören arkadaşı da durumu gizleyip de olay sonradan öğrenilirse her ikiside idam edilir.

Hurrilerden Hittitlere geçen bu kural Gudea zamanındaki Zagmuk törenlerini tıpatıp uyguladığını açıkladığımız Yezidi Kürtlerde de bu temizlik koşulu ile karşılaşırız.



“Sersal ( Yeni Yılı ) kutlamak için Şeyh Addi nin türbesinde toplanan yezidi cemaati adak etini (Kabduş) yemeden önce türbenin altından geçen Zemzem suyunda yıkanırlar.”

Tarihci A.H.Layard da Kürdistan da yaptığı bir inceleme gezisinde temizlik konusunda şu izlenimini dile getirir:

“Yezidi kasabasının varoşlarında kadınları ana dere içinde yıkanırlarken gördüm. Ertesi gün yapılacak törene hazırlanıyorlardı. Çünkü hiç kimse Şeyh Addi Türbesine bedenini ve elbiselerini temizlemeden giremez. Beni görmedikleri için tamamen soyunmuş olmalarına rağmen çekincesiz gezinmekteydiler. Erkekler ise gündüz derenin bir başka yerinde yıkanmışlardı”

Zerdüştlerde de düzenlen tören ve dinsel şölenlerde görevliler ve törene katılanlar temizlenmek zorundadırlar. Zerdüştler ayrıca nefesin ateşi kirlettiklerine inandıklarından ağızlarına bez bağlarlar.



Hititler döneminde yapılacak törende kral ve kraliçe özel tören giysilerini giyerler. Özel bölümde yer alırlar.

Bugün ki deyimi ile mutrıp kurulu yani müzik aletlerini çalanlar kral ve kraliçenin önünde ve ardında fasıla başlarlar. Dansçılar ellerini yukarı kaldırır sonra oldukları yerde çark atarlar (dönerler). İlahiler okunur.



Törenin önemli bölümlerinden biriside dini yemek faslıdır. Yemek işinde dini kurallar titizlikle uygulanır. Sofrada dem alınır. Dinsel yemek görevlileri ise sofracı,süpürücü,içki sunucu ve haberciden oluşur. İlahi okuyanlar,şarkı söyleyenler,çalgıcılar ve dansçıların özel giysileri içinde geçit töreni yaparlar.



Alevilik ve Bektaşilikte semah yapanların özel giysi giymeleri zorunluluğu yoktur.

Cem ve Sema törenlerinde de tanrının yakını olan kralın yerini dede ve postnişin almıştır. Dinsel tören yemeği bu felsefelerde de vardı. Semah ve Sema dan sonra yenen yemeğe Mevlevilikte Sumak. Alevilikte Sımat adı verilir. Yezidiler ise “kabduş” demektedirler. Aynı gelenek Zerdüştilerde de karşımıza çıkar.

Aşure geleneği de dinsel yemek törenlerinin bir uzantısıdır.

Biz yazımızda Semahın da içinde yer aldığı bir ritüeli temellerine inerek –Semahın da bir parçasını oluşturduğu – bu şölenin eskiliğine işaret etmiş olduk.



Şimdide semahın içeriği, amacı, biçimi üzerinde durmak istiyoruz.

Büyük zaman ve dıştan gelen etkiler sonucu değişmelerede uğramıştır.

Nitekim islamiyetin anadoluda yayılması ve bu dinin aldığı sert önlemler yüzünden semah – islamiyette çalgı,çengi, dem ve dans yasak olmasına karşın – islami bir şalı üzerine çekmek zorunda kalmış ve böylece varlığını koruyabilmiştir. Zerdüştlüğün,Yezidiliğin ve Sabiiliğin yarattığı tasavvuf (BİR OLMA yani birsellik) düşüncesi halk müslümanlığı ile bütünleştirilerek devlet müslümanlığına karşı çıkılmış;bu yüzden de pek çok alevi canlarının kanları akıtılmışsa da sonuçta bu günlere gelinebilmiştir. Eğer alevilik direnci olmasaydı biz ülkede,yöneticilerin kendilerini tanrının gölgesi sayma ve bu yolda bağnaz gerici uygulamaları ile özgür düşünceyi tümü ile ortadan kaldırmış olacaklarını düşünmekteyiz.

Semah sanıldığı gibi oyun olmadığını önceki yazılarımızda anlatmıştık. Hünkar Hacı Bektaşa göre;

SEMAH ARİFLERİN ALETİ
MUHİPLERİN İBADETİ
TALİPLERİN MAKSUDUDUR
İLAHİ BİR SIRDIR
O KİMSE Kİ SEMAHI BİR OYUN SANIR
O CİFE DİR.

Mevlana da bir rubaisinde sema için şunları söyler;

YÜCESİN NUR GİBİSİN BİLKİ BÜTÜN SIR SENDE
BİR EKİN AŞKIN İLE GİT GİDE YÜZ OLMADAYIM
SEN SEN OLDUKÇA SEMA ETMEKTEYİM ÇEVRENDE
BEN SEN OLDUKÇADA ÇEVREMDE DÖNÜP DURMADAYIM

Bu iki bilginin de ortak görüşü semahın Tanrı ile bütünleşme,O nun zerresi haline gelme yani vahdaniyetin özü olduğu noktasında odaklaşıyor. Semah,bir coşku ve cezbe aracıdır. Müzik ve raks aracılığı ile kişi manevi bir alemde geziye çıkmaktadır.

Ünlü İpek Yolu filmini çeken rejisör Omara nın da bir japon olarak sema törenini Konya da izledikten sonra bize anlattıkları bundan hiç farklı değildi.

Semah ve Sema yalnız bu özelliği ile değil, şiirin,müziğin ve raksın,yaşaması gelişmesi ve boyutlanmasında da büyük yarar sağlamıştır.

9 Ocak 2008 Çarşamba

Gelin Canlar Bir Olalım

oniki-imamlar

haci-bektas-veli

pir-sultan-abdal

GELİN CANLAR BİR OLALIM

6 Temmuz 2007 Cuma

13 Nisan 2007 Cuma

çekim hataları




11 Nisan 2007 Çarşamba

Reflü hakkında

Kısaca Reflü olarak anılan Gastro Özofageal Reflü (GÖR), mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasıdır. Reflü hastalığı ise çeşitli sebeplerden dolayı mide içeriğinin yemek borusuna doğru geri kaçması sonucunda ortaya çıkan bir dizi şikâyetlerdir. Bu kaçak belli bir sürenin ve miktarın üstünde olunca ciddi problemlere yol açar ve bu önemli bir sağlık sorunudur.
Reflü toplumumuzda erişkinlerin yaklaşık yüzde 20'sinde görülmektedir.

Yemek borusunun alt ucunda mide içeriğinin yemek borusuna geçişini engelleyen bir kapak mekanizması vardır. Reflü hastalarında en sık görülen özellik bu mekanizmanın gevşekliğidir. Bu durum sıklıkla mide fıtığıyla birlikte yaşanır. Mide boşalım bozukluğu ya da bozulmuş yemek borusu hareketi bu hastalığı tetikleyen nedenlerdir.

Reflü Hastalığının genel şikayetleri şöyledir:

* Mide yanması (en sık),
* Göğüste yanma ve ekşime,
* Ağza gelen acı tat,
* Ağız kokusu,
* Tok karna yatıldığında şişkinlik, geğirme ve boğulma hissi,
* Göğüste takılma ve sıkışma hissi,
* Göğüs kafesine bası ve çarpıntı,
* Nefes almada güçlük,

Daha ileri evrelerde

* Kronik Farenjit
* Kronik Sinüzit,
* Alerjik Astım Ve Diş Çürükleri

Özellikle belirtmek istediğim nokta, çok sayıda hastaya farenjit, sinüzit ya da astım tanısı konulur. Hastaya tedaviler uygulanır ama hastanın şikâyetleri geçmez. Özellikle tedaviye cevap vermeyen bu tür hastalarda Reflü hastalığı değerlendirilmelidir.

Reflü Hastalığının tanısı hastanın muayenesi ve sorgulanması (ki biz buna anamnez diyoruz) sonrası Endoskopik Muayene (Gastroskopi), Baryumlu Pasaj Grafisi, Manometri ve pH Metri denilen yöntemlerle konulur.

Reflü hastalığının tedavisi doktorunuz tarafından belirlenecek olan aşağıdaki yöntemlerle gerçekleştirilir:

* Yaşam tarzı değişiklikleri,
* İlaç tedavisi (proton pompa baskılayıcı ilaç tedavisi, aljenik asit içeren ilaç tedavisi, prokinetik ilaç tedavisi)
* Cerrahi tedavi (reflünün nedeni mide fıtığı ise uygulanır)


Reflüsü Olanlar Yemesin

Yağlı yiyecekler ve kızartmalar,
Turunçgiller ve suları,
Gazlı ve asitli içecekler,
Çay, kahve,
Alkol, sigara.
Salam, sucuk, sosis,
Baharatlar,
Gaz yapan besinler,
Çiğ soğan ve sarımsak,
Ağrı kesici, kas gevşetici ilaçlar,
Kuruyemişler
Çikolata.
Sirke, limon.


Reflüsü Olanlara Öneriler

Geceleri yatmadan iki üç saat önce günün son yemeğini yiyin.
Yatarken sol tarafınıza doğru açılı yatın.
Yüksek yastıkta yatın.
Yolculuğa çıkarken tıka basa yemeyin ve uzun araba yolculuklarında sık sık ara verin. Uçakta ise belli aralarla ayağa kalkın ve hareket edin.
Özellikle tok karnına öne eğilme hareketlerinden kaçının.
Masa başında ya da televizyon karşısında her zaman arkaya doğru geniş açılı oturun.
Hiçbir zaman tıka basa yemek yemeyin.
Öğünleriniz sık ve hafif olsun.
Karnınızı sıkan kemerler takmayın, dar elbiseler giymeyin.
Fazla kilolarınızdan (varsa) kurtulun.

Sağlıklı günler dilerim.

10 Nisan 2007 Salı

9 Nisan 2007 Pazartesi